8 Şubat 2021 Pazartesi

MİLANO ... Kalabalık, Pahalı, Rengarenk ve Leziz şehir...

         Milano'yu şu ana dek üç farklı gün boyunca görme şansımız oldu. Biri hırka mevsimi denebilecek soğukta, biri şakır şakır yağmur altında (polisiye romanı gibi ... italyancada giallo) , biri de karanlık ve yağmursuz (fotoğraflarımız için güzel bir hava oluşturdu) depresyona sürükleyen bir günde idi. her birinde çok keyif aldık.

        26 Ekim 2019'da günübirlik gittiğimizde, eşimle en çok Duomo katedralini merak ediyorduk. Trenle Milano Merkez istasyonunda (stazione di Milano Centrale) indik. Olağanüstü güzellikte bir binaydı. Başımız yukarıda her yeri görmeye çalışıp bir yandan koşturduk çünkü bir gün herhangi bir şehire bile az gelecek iken, Milano'ya yetmeyeceğini hayli hayli biliyorduk. Aşağıda istasyonda Melih'in aceleyle çektiğim bir fotoğrafını görebilirsiniz. 

Melih merkez istasyonunda günün dönüşünde poz verirken

        Sokakları arşınlayarak Duomo'ya doğru yol aldık. Hakikaten de insan ne kadar araştırsa, baksa , hayal etse de ne hissedeceğini tahmin edemiyor. Mükemmel bir yapıydı. Binlerce ayrıntının bir araya geldiği hepsini incelemenin imkansız olduğu, hikaye dolu heybetli bir şaheser. Ayrıntıları kesinlikle başka yazıda anlatacağım.

        Duomo'yu öğrenmeniz için bir kaç alternatif mevcut.

        Sadece katedralin içine girip terasa ve müzelere girmeden gezecekseniz kişi başı 5 Euro,                         

        Katedralin içi ,Arkeolojik Müze, Duomo eserleri Müzesi, San Gottardo Kilisesi ve ekstra sergileri görecekseniz (teras dahil değil) kişi başı 10 euro,   

        Üstteki herşeyin yanında bir de asansörle çatıya çıkacaksanız kişi başı 20 euro , merdivenle çıakcaksanız 15 euro 

      Bütün bunları "hızlı geçiş" imkanı ile görece daha az sıra bekleyecekseniz ise kişibaşı 26 euro'ya yapabilirsiniz.

        Fast Track imkanında bile yine bilet faslının sizi 45 dakika oyalayabileceğini unutmayın.

       Ayrıntılı bilgi ve bilet satışı için :  Milan Duomo Bileti bağlantısına tıklayabilirsiniz.

        Teras görülmeye değerdi. Yapının tarihi ve sanatsal boyutuna kesinlikle başka bir yazıda değineceğim.

Teras oldukça kalabalık insanların görünmediği bir fotoğraf çekmek zor.


        
Her esere yakışan bir Melih...
    Her ne kadar teras keyifli de olsa, en çok   katedralin içi beni büyüledi. Zamanı çok az olan   insanların sadece 5 euro katedral giriş ücreti  vererek hızlı bir gezi yapması mantıklı olacaktır.   O  rengarenk ve uzun ince vitraylara (vetrate) bakmaya  doyamadım. Zaten zamanında her giren insan huşu içinde kendini kaptırsın, mekanın oluşturduğu o manevi his insanları tapmaya hazır hale getirsin diye bu şekilde tasarlanmışlar. İnsanlar şunu desin istemişler "Evet Tanrı dünyada kendine bir malikane yaptırsaydı, kesin böyle bir yer olurdu." Vitraylardan yere vuran o renkli ışıklar, sesinizin mekanın içinde dağılışı, büyüklüğüyle hissettirdiği ve sizi küçücük hale getiren gücü.. Burada ruh halinizin değişmemesi çok zor. Mekanın algınızı alıp götürmesine izin veriyorsunuz. Kapıdan girdiğiniz an, dışarıdaki her şey ile ilişiğiniz kesilebilir.

         
İşte bu penceredeki her bölme apayrı bir hikaye. Katedralde 55 ayrı alanda binlerce vitray görebileceksiniz. Hepsine göz atmanız için yeterli zamanı da bulamayacaksınız.

        Yapıyı iliklerine dek gezdikten sonra, yorgunluk kahvesi içmek istedik. Her ne kadar İtalya'da olup Starbucks kahvesi içmeyi eleştirseniz de, buradaki Starbucks öyle sıradan bir yer değil. Hatta şöyle ki Milano'da kesinlikle görülmesi gereken yerleri saysak dahil edeceklerimden biri olurdu. Aslında çok da ikna etmek için kasmayayım, bir fotoğraf paylaşsam yeterli olacaktır. Lütfen geldiyseniz burada bir kahve için, içmezseniz de şöyle bir göz gezdirip çıkın. Pişman olmayacaksınız.
Kahve yanınızda dev bir değirmende öğütülüyor, atmosfer inanılmaz.

Chai Tea Latte yanında, herhangi bir latte ve keyif...
           
            Kahvelerin ardından Duomo'nun yanındaki Galleria Vittorio Emanuele II (dünyanın ilk avm'siymiş ya -1865) 'ye girdik. Oldukça yüksek bir yapının içinde olanca kalabalığı ile mağazalar ve restoranlar dizili. Bakana keyif veren bir simetrisi var. Aşağıdaki kuşbakışı fotoğrafta dört farklı noktadan giriş ve çıkış yapılabildiğini göreceksiniz. O büyük kapısı Duomo ile aynı meydana bakıyor (Piazza del Duomo).
Esas güzelliği içinde ancak boyutları ve lokasyonu güzel anlatıyor bu resim

Her ne kadar muhteşem güzellikte de olsa bu eski alışveriş merkezini gezmeniz 15 dakika sürecektir.
        Öğlen atıştırmalığı için seçtiğimiz yer şu herkesin gittiğinde mutlaka denediği "Luini" de panzerotti yemek oldu. Evet gerçekten de lezzetli. Özellikle Türk damak tadına çok uygun. Annelerimizin yaptığı hamur kızartmasının daha az yağlı ve içi dolu olanı. Fırında ya da kızartılmış isteyebiliyorsunuz. Çok fazla çeşit var, biz ıspanaklıyı (spinaci) ve domatesli mozarellalı olanını (pomodoro,mozzarella) yedik. Domates ve Mozzarella'yı şüphesiz tavsiye ederim. Ortalama boyutta midesi olan ve aç bir insansanız kesinlikle iki tane almalısınız. Aksi halde yetmeyecektir. Fiyatını da 2.5 Euro olarak düşünüp gidebilirsiniz.
Aç bireyler Luini'ye saldırıyor...

        O günün son durağı Navigli oldu. Navigli dallı budaklı barlar bölgesi. Aperativo (İçerken açık büfe ya da sunulan atıştırma tabağından faydalanmak) için mekan mekan bakındık. Maalesef gönlümüzden geçen yerlerde yer bulamadık :) Oldukça kalabalık. İki yer gördük biri oldukça güzeldi ancak ikincisi bir nevi fiyasko.
        İlk oturduğumuz yer Prima adlı bar oldu. Keyifli bir kokteyl deneyimi için tercih edebilirsiniz. Haftasonu gidiyorsanız mutlaka online rezervasyon yapmalısınız. Mekanı şu linkten inceleyebilirsiniz :işte buradan!
        Rahat battığı için denediğimiz yer de Blues Canal Navigli oldu. Açık büfedeki yiyecekler iştah açıcı değildi ancak yer sıkıntısı bizi buraya yönlendirdi. Aslında o kadar boş olmasından anlamalıydık belki de. Fiyatlar fena değil, konsepti olmayan Navigli'nin o havasını yansıtmayan bir yerdi. Nereye gitmesem derseniz şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz : Blues Canal


İşte nargile koysanız sırıtmayacak bir mekan Blues Canal. Masaya kağıt sıkıştırmanız gerekir ya sallanmasın diye. Öyle bir yer. Daha çok gömebilirim ama hadi yetsin bu.


            Milano'da bir başka gün Spice Hotel Milano adlı yerde kalmak üzere rezervasyon yaptık. İki kişilik oda için 40 Euro verdik, üç yıldızlı ve yorumları iyi olan bir otel için aşırı düşük bir fiyat. Yeri de muazzam. Ancak burada kalamadık, tadilat nedeni ile bizi ekstra ücret ödemeden Just Hotel adlı otele aktardılar. Just Hotel kesinlikle o fiyata kalınması çok zor bir yer. Konumu mükemmel, personel ilgili, odalar küçük ama temizdi. Olabilecek en uygun bütçe ile gezi planlıyorsanız ve Hostel tarzı bir yerde kalmak istemiyorsanız , Just Hotel beklentilerinize uyacaktır. İşte size link :  just hotel ...
        Bizim gibi bir çok çift konaklıyordu. Tabi Normal konaklama ücreti 70 Euro. Burada 40 Euro'ya konaklamak bizim balımız oldu. Bir de o şehire ziyaret ettiğiniz için, herhangi bir otelde olsanız da ödeyeceğiniz konaklama vergisi (kişi başı 5'er Euro) alınıyor. Onun dışında otopark da geceliği 26 Euro olarak ücretlendirilmiş. Otelde otoparkı kullanmadık Melih şehri talan etti ve ücretsiz araba park edebileceği bir yer buldu. 👏👏👏
    
        Otelden yürümeye başlıyoruz. Gittiğimiz yer Bosco Verticale (dikey orman). Bu bina normal ailelerin yaşadığı bir apartman aslında. Özel olma sebebi de işte her balkonundan dışarı fışkıran ekili ağaçlar olması. Hatta apartman sakinlerinin baya sineklerle başı dertteymiş. İnsanlar bu binayı seviyor, yeşili görmenin verdiği mutluluğu hissediyorlarmış. Kışın gittik ancak, yaz mevsimindeki haline de bakıyorum, bana bazen kimsenin "çirkin" demeye cesaret edemediği bir yer gibi geliyor. Yazın yine yeşillikler arasında bi derece beğenilir ancak kışın yabani ve dev bir ot gibi kirli bir görüntü sunuyor.
İşte Bosco Verticale....Solda yazın sağda da kış ve sonbahardaki halini görebilirsiniz. 

        Bana sorarsanız Bosco Verticale "emek harcadık beğenmeliyiz" şeklinde reklamı yapılmış bir bina. Tasarım ödülleri de var ancak şehrin görüntüsüne hiç uymuyor. Aynı bölgede (Porta Nuova) daha güzel olduğunu düşündüğüm binalar IBM binası, UniCredit Binası ve Palazzo Lombardia...
IBM ve UniCredit Binaları

    Soldaki resimde UniCredit Binası İtalya'nnın en yüksek binası oluyor. Yanındaki İspermeçet balinasının vücudunu andıran bina da IBM. Unicredit aynı zamanda İtalya'nın en büyük bankası. 2012 yılında Emporis Gökdelen Ödülü (evet böyle bir ödül var) almış. Tamamen led aydınlatmaya sahip olan binayı özel günlerde oldukça şenlikli ışık gösterileri için kullanabiliyorlar. IBM binası da çok güzel aslında ancak yağmur nedeniyle renklerini yitirmiş duruyor. 
    Burada, iki binanın önünde alışveriş mağazalarının bulunduğu havuzlu bir meydan var. Dilerseniz burada Tesla mağazasında Tesla araçlarını kurcalayabilir, tasarımını inceleyebilirsiniz. Elon Musk resmen iki tane farklı model (Model 3 , Model x) aracı halka oyuncak etmiş. Kimse size karışmıyor istediğiniz gibi inceleyebiliyorsunuz.
   

Tesla Modellerinden X; kanat kapılı, dehşetengiz, ultra güzel bir araç

        Tesla'nın bulunduğu bölgenin adı Piazza Gae Aulenti. Buraya yakın hoşumuza giden bir diğer bina da Palazzo Lombardia. Unicredit öncesinde en yüksek kule burasıymış. Oldukça estetik bir yapı. Bir çok yerde fotoğrafını görmüş olmalısınız.
Palazzo Lombardia

    Meydanı gezdikten sonra istasyon yakınlarına çizilmiş Street Art'ları görerek Duomo'ya yürüdük. Duomo'nun akşam halini de yakalamak istiyorduk. Normalde İtalya'da şu ana kadar gördüğüm tarihi yapılarda loş tuturuncuya yakın ışıklandırma hakimdi ancak Milano'da Duomo Katedrali elf ışığı gibi bembeyaz ve yoğun seçilmiş. Tüm ayrıntıları görebileceğiniz şekilde geceleri parlamaya devam ediyor.
Duomo ve Galleria Vittorio Emanuele II arasında kalmış bir Melih

    Corona döneminden dolayı yeme ve içme yerleri 18:00'den sonra kapanıyor. O saatleri aşınca civarda beğendiğimiz sokaklarda rastgele dolaşıp, bazı mağazaları gezdik. Bunlardan biri Lego Store'du. Vaktiniz olursa konumuna şuradan ulaşabilirsiniz: Lego Store Milano .Burada limitli üretim bazı legoları görebildik özellikle hoşumuza giden katedralin lego versiyonu oldu.
Duomo Lego Edition

    Sokağa çıkma yasağına uyarak gezimize ertesi gün devam ettik. Öğlen yemeği için Berbere adlı pizzacıda rezervasyon yaptık (en erken 12:30'da yer ayarlayabilirsiniz). Burası şu ana dek hem gözümüzü hem gönlümüzü en iyi doyuran pizzacı oldu. Bologna çıkışlı bir pizzacıymış. Muhteşem bir lezzeti var. iki adet pizza söyledik. 
Yemeye kıyamazken...
    Melih; Diavola'yı yani: baharatlı salam, bol domates ve mozzarellalı pizzayı denedi.
    Ben de Cotto e Funghi aldım; Izgara jambon, mantar ve kaşar peynirliydi (bildiğimiz kaşarlı pidedeki kaşar ile aynı tat)
    Mekanda önce bira söyledik, biralar inanılmaz güzeldi. Anlatılmaz yaşanır cinsten. Pizza da beklentilerimiz çok yüksek olmasına rağmen ilk ısırıkta içimiz gitti. En keyif aldığım pizzaydı. Umarım daha iyisini bulurum ama yolunuz düşerse  burayı kaçırmamalısınız. Hamuru inanılmaz güzel. Yoğun ve çıtır kenarlı, yağ-tuz-peynir her şeyi tam kıvamında. Yemeye kıyamayıp yanında uyunacak bir pizza varsa o da budur muhtemelen. Çok güzel doyduk burada. Toplamda 3 bira, 2 pizza, 2 espresso'ya 42 Euro ödedik. Değer mi? Hell Yeah! Tabi ki.
        Yemekten sonra Sforzesco Şatosuna gittik. Şu anda bahçesini gezebiliyorsunuz sadece, ancak normalde çok geniş bir sanat müzesini barındırıyor. Heybetli ve çok güzel bir yapı, etrafında gezerken at koşturma hissi içinize dolabilir. Bu kale Fontana di Piazza Castello adlı meydan havuzuna açılıyor. şehrin en simetrik en güzel noktalarından biri. 
Sforzesco Şatosunda bir Melih

Şatonun açıldığı havuzlu meydan



        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder